Bir Garip TÜRSAB Hikayesi (7) TTI İzmir Turizm Fuarı ve Nepotizm?




Bir konuya açıklık getirmek istiyorum.

Bugüne kadar yazdıklarım ve yazacaklarım TÜRSAB Genel Kurulu tarafından ibra edilmeyen ama Bağlıkaya’nın sihirli dokunuşlarıyla tekrar TÜRSAB’ın bünyesine giren ve halen içinde bulunanların okuması için değil; bu kişileri ibra etmeyen TÜRSAB üyelerinin hafızalarını tazelemek içindir . 

Yazdıklarım ve yazacaklarım TÜRSAB üyesi olup seyahat acentacılığı mesleğini aktif olarak yapmayan ne iş yaptığı belirsiz kişilerin okuması için değil; TÜRSAB aidatını ödeyebilmek için çocuklarının rızkından kesen ve evini bu meslek sayesinde geçindiren TÜRSAB üyeleri içindir. 

Aynı şekilde yazdıklarım ve bundan sonra yazacaklarım TÜRSAB sayesinde var olan, TÜRSAB’ın imkanlarını kullanan ve güçlerini TÜRSAB’daki koltuklarından alanların okuması için değil; enerjilerini, zamanlarını, bilgilerini ve tecrübelerini TÜRSAB’a vakfeden ve saygınlıkları sayesinde TÜRSAB’a ve oturdukları koltuklara güç veren yöneticilerimiz içindir  

Niyetim farkındalıklarımızı pekiştirmek, hafızalarımızın canlılığını korumaktır.

Kısaca rahmetli Rauf Denktaş’ın önemle vurguladığı gibi bu yazdıklarım her devrin adamları için değil; her devir adam olanlar içindir.

Gelelim konularımıza.

18 yıl önce selefi tarafından TÜRSAB ve İzmir Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde ve ortaklığında başlatılan TTI İzmir Fuarı’nın (Uluslararası Turizm Ticaret Fuar ve Kongresi) açılışına bu sene Bağlıkaya katılmadı. Diğer taraftan bu sene TÜRSAB ilk defa fuarın organizasyon kısmında yer almadı yani fuar sadece İzmir Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde İZFAŞ tarafından organize edildi. (TOBB’un fuar takviminde TÜRSAB Fuarcılık düzenleyici olarak görünmesine rağmen.)

Fuarın ilk günü ETİK Başkanı (Ege Turistik İşletmeler Birliği) ve TÜROFED (Türkiye Otelciler Federasyonu) Başkan Yardımcısı  Mehmet İşler’in sektörel ve bölgesel dinamiklerin fuara sahip çıkmadıkları yönündeki sert açıklamaları sonrası fuarın ikinci günü Bağlıkaya apar topar fuara uğradı. Bu ziyarete vesile olduğu için Sayın İçler’e teşekkür etmek istiyorum. 


Bir önceki yazımda bahsetmiş olduğum selefinin döneminde TÜRSAB’a kazandırılan gayrimenkuller nasıl yok edildiyse bu fuardaki TÜRSAB’ın varlığı da Bağlıkaya döneminde yok edilmek üzeredir. 

TÜRSAB, nasıl ki Bağlıkaya döneminde kendi mülklerinde kiracı durumuna düşürüldüyse; aynı şekilde Bağlıkaya döneminde TÜRSAB’ın 18 sene önce yarattığı TTI İzmir Turizm Fuarı’nın organizatörü olmaktan çıkarılıp; fuarın bir ziyaretçisi kendi deyimleriyle ‘Kurumsal Destekçisi’ durumuna düşürülmek üzeredir. Bu kabul edilebilir bir şey midir?  

Gelelim İzmir’de ortaya çıkan ve gündeme bomba gibi düşen TÜRSAB’ın içindeki nepotizm konusuna. Hukuki süreç devam ettiği için detaylara ve kimseyi ilgilendirmediği için özel hayata girmeden bu konuya değinmek istiyorum.



TÜRSAB’ın avukatının damadının TÜRSAB’daki kariyer basamaklarını jet hızıyla tırmanıp ardından bir anda kapı dışarı edilmesi konusunda Bağlıkaya’ya şu soruları sormak isterim.

Avukatın damadı şayet liyakat sahibi ise neden işine son verdiniz?

Avukatın damadı şayet liyakat sahibi değil ise neden işe alınmıştı?  

TÜRSAB üyelerinin aidatları ile yaratılan imkanlardan ailece İSTİFAde eden başkaları var mı? Avukatı bu konudan dolayı İSTİFAya davet edecek misiniz; yoksa bir kereden bir şey olmaz mı diyeceksiniz?


Bir serzenişim de yöneticilerimize. Yöneticilik, yaratıcılık ve fikir sunmayı gerektirir. Bir kişinin vizyonu sonucu ortaya çıkan kararları yönetmek yöneticilik değil icracılıktır.

Yönetici ile idareci kelimeleri her ne kadar eşanlamlı olsa da ‘idare eder’ kelimesi dilimizde mecazi olarak ‘dayanılabilir, çekilebilir, tahammülü mümkün, katlanılabilir, iyice’ anlamlarına da gelir.

Bağlıkaya’nın yönetim anlayışına ‘idare eder’ gözüyle bakmayın lütfen. Almış olduğu her kararı akıl ve mantık süzgecinden geçirmeden, uygunluğunu sorgulamadan lütfen onaylamayın. Size güvenen ve size oy vermiş meslektaşlarınızın size verdiği emanete lütfen sahip çıkın.   

Yazımı tüm bu yazdıklarımdan bağımsız olarak Sadi Şirazi’nin şu sözü ile sonlandırıyorum.

‘Kişiye hatası söylenmezse, kabahatini hüner zanneder.’

İki hafta sonra görüşmek üzere…

Kalın sağlıcakla…

M.Nezih HACIALİOĞLU

TATİLAY TURİZM ve BOOK 4 BED TURİZM Seyahat Acentaları Yönetici Ortağı

23.Dönem TÜRSAB Yönetim Kurulu Üyesi